Ana Menü

Çocuğum Anaokuluna Başlıyor…

Okul, çocuğun bireyselleşmesi ve sosyalleşmesini sağlamaya yardım eder. Okulda; kural, paylaşım ve problemlere çözüm üretme vardır. Okulda olası zorluklarla çocuk, uygun çözüm yolarını kendi başına ürettiği zaman özgüven kazanabilir. Çocuğunuza güvenin, bu dönemde karşılaşabileceği problemlere çözüm üretmesi, kendi başına karar vermesi, yemek yiyebilmesi, yeni ortama uyum sağlayabilmesi karşısında, onun ne kadar yaratıcı ve başarılı olduğunu görecek ve her seferinde yeni özelliklerini keşfedeceksiniz.

Okul” çocuklarda strese yol açabilir.

Stresinin en temel nedenlerinin başında belirsizlik ve bilgisizlik gelmektedir. Bu bakımdan çocuk okula başlamadan önce okulda neler olabileceği hakkında bilgilendirilmelidir. Örneğin:

“>Okulun bu pazartesi günü başlayacak. Seni okula ben götüreceğim. Okulda bizi okul yöneticileri ve öğretmenler karşılayacak. Her sınıfın bir öğretmeni ve ona yardım eden bir tane yardımcı öğretmen, ayrıca da İngilizce, müzik, bilgisayar, vb. alanlarda sizleri eğitecek öğretmenleriniz olacak. Senin öğretmeninin adı Filiz ve çok sevecen biri.

Öğretmenin size bir çok şey öğretirken makas, boyalar, renkli kağıtlar ve çeşitli malzemelerle el işi çalışmaları yaptıracak. Ayrıca siz diğer çocuklarla birlikte oyun oynarken yanınızda olacak. Öğretmeniniz okulun ilk günü, okul kurallarını size anlatacak. Okula gelince ayakkabılarını nereye koyacağını, sınıfa girince neler yapacağını, arkadaşlarınla oynarken ve diğer etkinlikleri yaparken nelere dikkat edeceğini, okul malzemelerini nasıl kullanacağını, vb. sana hep anlatacaklar. Böylece ne yapacağını daha iyi bileceksin.

Yardımcı öğretmenin de öğretmenine yardımcı olacak. Tuvalet ihtiyacın geldiğinde, ellerini yıkarken vb. konularda da sizlere yardımı olacak.

Okulda daha birçok çocuk olacak. Onların bir kısmı senin yaşında, bir kısmı da senden büyük olacak. Ayşe de seninle aynı sınıfta olacak. Bazı çocuklar senin gibi yeni başlamış, bazıları da daha önce okula başlamış olacak.

Okulun ilk günü bazı çocuklar, annelerinden ayrılmakta zorluk çekeceği için ağlayabilirler. Bu durum senin şaşırtmasın. Aslında bu bir çocuk için normaldir. Eğer bir ara sen de beni özleyecek olursan, bu duygularını öğretmeninle paylaşıp kendini rahatlatabilirsin. O, seni dinleyecek ve rahatlamana yardımcı olacaktır. Ama zaten arkadaşlarınla oynamak, yeni şeyler öğrenmekten beni özlemeye pek vaktin olmayabilir. Çünkü okul hem güzel ve yararlı vakit geçireceğin hem de eğlenceli bir yerdir. Başlarken zorluk çekebileceğinizi bildikleri için okul yöneticileri okulu ilk hafta sadece iki saat yapmışlar.

Sen okuldayken ilk gün biz ana babalar da okulda ama toplantı yapıp birbirimizle tanışacağız. Daha sonraki günlerde sen okuldayken ben de okulda yakınlarında bir yerlerde ( veya eviniz yakınsa evde) seni bekleyeceğim.” Diyebilirsiniz.

Çocuğunuz okula gitmekte isteksiz görünüp, sizden ayrılıp okula gitmekte zorlanabilir. Bu durum genelde normaldir bir durumdur. Çünkü evde sizlerle birlikte mutlu ve güvenli olduğu bir ortamı bırakıp belirsiz bir ortama gitmek onun için güçtür. Bu durumun uzaması halinde okul fobisinden söz edebiliriz.

Okul fobisi olan çocuklar, genellikle okul saati yaklaştığında isteksizliklerini bedensel yakınmalar ile dile getirmeye çalışır. Çocukta mide bulantısı, karın ya da baş ağrısı şeklindeki bedensel şikâyetler genellikle sabahları uyanır uyanmaz başlar. İştahsızlık ve uykuda huzursuzluk, sık sık hasta olmadığı halde hastaymış gibi davranmak, alınganlık ve sinirlilik, enerji kaybı, okul etkinliklerine karşı ilgisizlik, utangaçlık ve içekapanıklık gibi belirtiler görülür. Çocuklardaki bu belirtiler, okula gitmemelerine karar verilir verilmez de kaybolur.


Okul Korkusunu Yenmesi İçin Çocuğunuza Nasıl Yardımcı Olabilirsiniz?

Çocuğunuzun okula gitmesi konusunda kararlı olun:

Anne-babaların soğukkanlı ve tutarlı olması gerekir. “Okula gitmek istemiyor” diye onu okula götürmekten vazgeçmek onun okula uyumunu çok geciktirir

Yapılacak en iyi şey, çocuğunuzu mümkün olduğunca çabuk okula geri götürmenizdir. Okula devam etmesi çocuğunuzun yaşadığı fizyolojik belirtilerin azalmasına ve çocuğunuz okula gitmekten zevk almaya başlamasına yardımcı olur. Bu nedenle çocuğunuzu okula gitmeye devam ettiği sürece kendini daha iyi hissedeceği konusunda ikna edin.

Çocuğa okula kısa ve anlaşılır bir biçimde okula gitmesinin gerekliliği anlatın ve bu süreç fazla uzatmayın.

İlk günlerde sizlerle birlikte okulda olmak istediğinde, süreyi sınırlandırın (10 dakika buradayım, sonra gitmek zorundayım, gibi.) ve kararlı bir şekilde ayrılın.

Çocuklar ağlayarak duygu sömürüsü yaparak anne-babalarını okula gitmemek için ikna etmeye çalışabilirler. Ancak çocuğun evde kalması uzadıkça okula başlaması da güçleşir. “Yatışsın, düzelir, sonra göndeririz, iyileşince göndeririz.” şeklindeki yaklaşımlar sorunun çözümünü oldukça zorlaştırır.

Sabahları güç kalkabilir. Bu nedenle erken yatmasını sağlayın. En sevdiği yiyeceklerden oluşan bir kahvaltı hazırlayın.

Okula gitmesi gerektiği halde direnen çocuğunuza kendisini nasıl hissettiğini sormayın. Bu durum çocuğunuza şikayet etmek için fırsat ve cesaret verecektir. Çocuğunuzu gözleyin, eğer ev içinde dolaşabiliyor ve çok rahatsız görünmüyorsa okula da gidebilecektir. Eğer çocuğunuzun fiziksel yakınmaları varsa ve genel yakınmalarına benziyorsa, çok fazla tartışmadan onu hemen okula hazırlayın ve gönderin.

Eğer çocuğunuzun sağlığı konusunda endişeli iseniz doktor kontrolü yararlı olacaktır. Aksi halde okula gönderin ve öğretmeni durumdan haberdar edin, çocuğunuz ciddi bir şekilde hastalanırsa sizi arayıp haber vermelerini isteyin. Eğer okulda bir hemşire varsa, hemşirenin de aydınlatılması yerinde olacaktır. Okul hemşiresine, çocuğunuz fiziksel yakınmalarla gelirse onu eve göndermek yerine, 10-15 dakika dinlenmesine izin verdikten sonra çocuğunuzu sınıfına geri göndermesini söyleyebilirsiniz.

Çocuğunuz okula geç kaldığında, servisi kaçırdığında başka bir yolla da olsa onu mutlaka en kısa zamanda okula gitmesini sağlayın. Okula geç götürmeyin; çünkü okul programının gerisinde kaldığında kendini yetersiz hissedebilir.

Bazen çocuğunuz kendiliğinden eve dönebilir, bu durumda da yapmanız gereken onu okula geri göndermektir.

Okul Çalışanlarının Yardımını isteyin:

Çocuğunuzun öğretmenini konu hakkında bilgilendirmeniz, öğretmenin çocuğunuzu anlaması konusunda yardımcı olur. Öğretmenin bilgilendirilmesi, öğretmenin çocuğunuzun bazı davranışlarını daha toleranslı olmasını sağlayabilecektir.

Çocuğunuzla Okul Korkusu Hakkında Konuşun:

”Okula gitme vakti dışında bir zamanda” çocuğunuzla okul korkusu hakkında konuşun. Okul korkusu hakkında çocuğunuzu suçlamayın ya da küçümsemeyin. Anne babalar çocuklarına karşı anlayışlı olmalıdır. “Bebek misin sen, kocaman adam oldun, korkacak ne var?” gibi bastırıcı yöntemlerden uzak durmalıdırlar. Bu yaklaşım sorunları çözmez, bastırır. Bastırılan bir sorun da sonradan daha büyük bir şekilde karşımıza tekrar çıkar. Bu durumun birçok çocuk tarafından yaşanabildiğini ve zaman için kendisini mutlaka daha iyi hissedeceğini anlatın.

Çocuğunuzu tam olarak neyin mutsuz ettiğini öğrenmeye çalışın. Çocuğunuza, olabilecek “en kötü şeyin ne olabileceğini” sorun. Eğer sizin bu konu hakkında yapabilecekleriniz varsa söylemesini ve elinizden geleni yapacağınızı söyleyin. Eğer çocuğunuz okulda fiziksel belirtilerin çok artmasından korkuyorsa, öğretmene ya da okul hemşiresine söyleyip, uygun bir yerde 10-15 dakika dinlenebileceğini söyleyin.

Çocuğunuzun Akranları İle Zaman Geçirmesine Yardımcı olun:

Okul korkusu olan çocuklar, okul dışında daha çok aileleri ile zaman geçirmek, evde oynamak, odalarında yalnız olmak ya da televizyon seyretmek vs. isterler. Birçoğu geceleri arkadaşlarının evinde kalamaz, hemen eve dönmek isterler. Böyle durumlarda çocuğunuzu akranları ile vakit geçirmesi için teşvik edin. Çocuğunuzu çeşitli aktivitelere göndermek, arkadaşlarını evinizde geceleri kalmaları için davet etmek, çocuğunuza yardımcı olacaktır. Böylece sosyalleşen çocuğunuz, okuldaki arkadaşlarıyla daha iyi zaman geçirebileceğinden okula uyumu kolaylaşacaktır.

Aşırı korumacı olmak yerine ayakları üzerinde durmasını sağlayın:

Çocuk aşırı korumacı bir anlayışla yetiştirilmişse, öz güveni ve sorumluluk duygusu gelişmemişse ailesinden uzak kalmak onu çok korkutur. Bu durum pek çok çocukta görülür ve zamanla düzelir. Ancak düzelmeme olasılığı da vardır.

Her zaman tüm gereksinimlerinin annesi tarafından karşılanan çocuk her eksiğinin annesi tarafından karşılanmasını ister. Oysa onun görevini üstlenip, sorununu çözmeye kalkışırsanız beceriksiz, tembel, yetersiz ve öz güvensiz bir çocuk yetiştirmeye aday olursunuz. Evde sürekli kollanan çocuklar, okulda yanında siz olmadığınız için kendilerini yetersiz hissedecek ve zorlanacaklar, bu nedenle de okula gitmek isteği azalabilecektir. Bu nedenle çocuğunuza yardım ederken “Bu işi çocuğum mu yapmalı, ben mi?” ya da “ Onun için neleri yapmalıyım?” yerine, “Neleri yapmamalıyım?”diye kendinize sorun. Siz yanında olmadığınızda çocuğunuz ne kadar çok şeyi kendi başına yapabiliyor, kendi kendine yetebiliyorsa; ona, o kadar iyi ana babalık yapmışsınız demektir. Çocuk kendi sorununu kendi başına çözebilme yollarını bulabilmeli. Çocuk kendi görevlerini kendi yapabildiği zaman okulda yalnız kalmaktan da kaygılanmayacaktır.

İlişkinizin bağlı mı, bağımlı mı olduğunu gözden geçirin:

Birbirine duygusal anlamda aşırı derece de bağlı ailelerde çocuk, okula gittiğinde anne babasının ona olan sevgisinin azalacağını düşünebilir.

Çocuğunuzun okuluna, öncelikle sizin güvenmeniz ve okula göndermeye kararlı olmanız, çocuğa sergileyeceğiniz davranışlar açısından önemlidir. Sizin benzer kaygılar hissettiğinizi görmesi, çocuğunuzda da okula karşı korku ve direnç yaratacaktır.

Kaygılarının evden kaynaklanıp kaygılanmadığını gözden geçirin:

Öncelikle kendi kaygılarınızı tanıyıp gerekirse bu konuda yardım alın. Kaygı bulaşıcıdır. Eğer siz sürekli kaygılanır, yakınır, çocuğa okulda, yolda bir şey olacağından korkarsanız o da aynı şeyler için kaygılanacaktır.

Kardeşi varsa kendisine gösterilen sevginin bundan sonra kardeşine yöneleceğini zannedebilir. Annesinin babasının başına bir şey gelebileceğinden endişe edebilir. Bütün bunlar da çocukta okul fobisine yol açabilir.

Ailenin çocukla kurduğu yanlış iletişim de okul fobisinin kaynağı olabilir. “Beni üzersen annesiz, babasız kalırsın!”, “ Böyle davranırsan üzüntüden hastalanır ölürüm, beni bir daha göremezsin.” ya da benzeri sözler kullanarak çocuğu kontrol altında tutmaya çalışmışlarsa çocuk her tehlikede sığındığı ailesinin kendisini bırakıp gideceğini düşünür.

Okul, öğrencinin baştan savıldığı bir yer değildir. Aileler çocuğa “Okullar açılsa da senden kurtulsam.” denmemelidir.

Beklentileriniz çok yüksekse kaygısını artırabilirsiniz:

Çocuğunuzdan beklentileriniz gerçekçi olsun. Aksi takdirde onun kapasitesinin üstünde veya altında kalabilirsiniz. Ebeveynin “yüksek beklentisi” çocuğun cesaretini kırar. Sizi hayal kırıklığına uğratma endişesi çocukta başarısızlık kaygısına neden olabilir. Anne-baba şunu aklından çıkarmamalıdır: “başarısızlık” diye bir şey yoktur, yalnızca, “öğrenilecek dersler” vardır.

Anne ve baba olarak, geçmiş okul yaşantınızdaki başarılarınızı çocuğunuzun tekrarlamasını beklemek, ya da elde edemediklerinizi çocuklarınızı zorlayarak elde etmeye çalışmak, sadece kendinizi tatmin etmekten öte bir işe yaramaz.

Başarıda ölçü başkaları değil, bireyin kendisidir. Onu başkalarıyla yarışmak yerine kendisiyle yarıştırın. Eğer çocuk bugün, düne oranla olumlu bir değişim göstermişse bu başarı sayılmalıdır. Çocuğu, başarılı kardeş ve arkadaşlarıyla kıyaslamak, aşağılamak yarar yerine zarar getirir.

Çocuğu “okul”la korkutmayın.

Hata yaptıklarında “ Bu yaptıklarını öğretmenine, müdüre söyleyeceğim.” , “Bu şekilde davranırsan arkadaşların seninle alay eder, öğretmen azarlar.” Vb. sözlerle onları okul veya öğretmenle korkutursanız, çocuğun öğretmenden ve okuldan soğumasına sebep olursunuz. Okul ceza verilen bir yer olarak gösterilmemelidir. Öğretmenleri her şeye kızan, sürekli ceza veren, hep yargılayan bir kişi olarak değil; öğrencileri çok seven, onları yarınlara hazırlayan bir kişi veya kişiler olarak gösterin. Böylece çocuklarımız öğretmenlerini sever, onlara derin saygı duyarlar.

Okul korkusu geliştiren çocuklar genellikle başarı kaygısı olan, uslu, uyumlu, aşırı onay bekleyen çocuklardır. Bu kişilik özelliklerine sahip çocuklarda tetiği çeken bir etken hastalığı başlatır (ailede hastalık, ailede sosyoekonomik bir kriz, kardeş doğuşu, göç, bir kayıp, okul veya öğretmen değişikliği, okulda onurunu, bedeninin tehdit eden bir durum gibi).

Okul korkusu mutlaka bir çocuk psikiyatristi ya da psikolog tarafından değerlendirilmelidir. Bu hastalığın tedavisinde, çocuğun bireysel tedavisi yanında aile tedavisi de gerekebilir. Bu nedenle, okul korkusu olan bir çocuğunuz varsa öncelikle hastanelerin Çocuk Ruh Sağlığı Bölümlerinden yardım almanız önerilir.